Siz İşveren Olsaydınız Kendinizi İşe Alır mıydınız?

Hiç oturup yukarıda verilen soruyu şöyle bir düşünüp kendi kendinize sordunuz mu bilmiyorum. Ben genellikle bu tip soruları kendi kendine sormaya çalışanlardanım. Bu tip sorular hem kendinize farklı bir açıdan bakmanızı, hem de gelişmenizi sağlayacak adımlar atmanızı sağlıyor. Bu soruya hemen girmeden önce çok kısa olarak internetin ve özellikle de arama motorlarının iş arama ve kariyer olanakları konusunda nasıl kolaylıklar sağladığını yad etmem gerekiyor.

Geçen gün oturup internet arama motorlarında insan kaynakları ve kariyer planlaması ile ilgili sitelere şöyle bir göz attım. Arama motorlarında aradığınız doğru ve ilgili olan tüm sitelere ulaşmak biraz uğraşı gerektiriyor. Önce hangi arama motorunu kullanacağınıza karar vermeniz gerekir. Benim size tavsiye edeceğim arama motoru GOOGLE (www.google.com). Bu arama motoru diğer tüm arama motorlarını sollamış durumda ve açık ara önde gidiyor.

İkinci sırada yapmanız gereken şey hedef sitelere ulaşabilmek için hangi kelime veya ifadelerle arama yapacağınıza karar vermektir. Bunun için önce arayacağınız kelime ve ifadeler için bir liste yapmanız gerekiyor. Örnek olarak iş ve eleman arayanlar için iyi bir başlangıç olacak hazır bir listeyi aşağıda sıralamaya çalıştım. İşte listeniz;
“iş arayanlar, eleman arayanlar, kariyer, kariyer planlaması, insan kaynakları, özgeçmiş, cv, resume, iş ilanı, iş ilanları, eleman ilanı, eleman ilanları, iş arama, eleman arama, istihdam, açık iş pozisyonları, açık eleman pozisyonları, eleman aranıyor, işçi aranıyor, personel aranıyor, mülakat, beyin avcısı, brain hunter, executive, kariyer danışmanlık, kariyer danışmanlığı, kariyer yönlendirme, işe yerleştirme, iş müracaat formu”.
Yalnız burada dikkat edilmesi gereken bir husus var. Eğer arayacağınız ifadeyi aynen içeren bir siteye ulaşmak istiyorsanız, ifadenin başına ve sonuna tırnak işareti (“) koymalısınız. Aksi takdirde hiç ilgisiz sitelere ulaşarak zaman kaybedebilirsiniz. Örneğin insan kaynakları ifadesini iki tırnak arasında (“insan kaynakları”) yazarsanız, bu ifadenin aynen yan yana birlikte bulunduğu sitelere ulaşır ve zaman kaybetmezsiniz. Ancak bakın bu ifadeyi iki tırnak içinde yazmazsanız ne olur. Arama motoru her iki kelimenin yan yana olması şartını kontrol etmez. Bu tip bir arama sonucunda örneğin aşağıda verilen metini içeren internet adresi de karşınıza gelir;
“… tarihin en eski çağlarından bu yana insan sürekli ilerlemenin arayışı içindedir. Önce ateşi, sonra tekerleği, sonra uçağı, sonra bilgisayarı keşfetmiştir. Tüm yer altı ve yer üstü kaynakları onun kontrolü altındadır….”

Google Türkçe karakter problemini de çözmüş durumda. Dolayısı ile yukarıda verdiğim arama ifadelerini kullanarak aradığınız doğru adreslere hemen ulaşabilirsiniz. Ancak bazı arama motorları hala Türkçe karakter problemini çözmüş değil. Google haricinde bir arama motorunda arama yapıyorsanız, yukarıda verdiğim listeye ilave olarak aşağıda belirtilen kelime ve ifadelerle de arama yapmanızı tavsiye ederim;

“… tarihin en eski çağlarından bu yana insan sürekli ilerlemenin arayışı içindedir. Önce ateşi, sonra tekerleği, sonra uçağı, sonra bilgisayarı keşfetmiştir. Tüm yer altı ve yer üstü kaynakları onun kontrolü altındadır….”

Neyse, konudan bu kadar uzaklaşmak yeter sanırım. “Siz işveren olsaydınız kendinizi işe alır mıydınız ?” sorusuna geri dönelim. İş arayan bir kişi için bu zor bir soru. Ama sizden bir an için kendinizi işverenin yerine koymanızı ve sizin şu andaki tüm özelliklerinize sahip (sizden ne bir gram eksik, ne de bir gram fazla) bir kişinin de size iş için müracaat ettiğini hayal etmenizi istiyorum. Bir bakıma işveren pozisyonundaki kişi iş için müracaat eden sizi en az sizin kadar iyi tanısaydı; hiç kimse etrafta yokken nasıl çalıştığınızı veya kaytardığınızı, işinize ve hayata bakış açınızı, iş arkadaşlarınızla nasıl geçindiğinizi, müşterilere nasıl davrandığınızı, yeni bir işe adapte olma ve öğrenme yeteneğinizi, yeni birşeyler öğrenmeye karşı tutumunuzu tam olarak bilseydi, siz kendinizi işe alır mıydınız?

Eminim işveren pozisyonunda olunca işe müracaat eden kişiyle (yani kendinizle) ilgili şu soruların cevaplarını öğrenmek isterdiniz;

 Daha önceki işinizde veya işlerinizde ne kadar süre veya sürelerde çalıştınız? İşverenlerin adayla ilgili ilk merak ettikleri konu budur. Daha önceki işlerde kısa sürelerde mi, yoksa uzun sürelerde mi çalıştınız? Bu sorunun cevabı adayın iş istikrarıyla ilgili çok önemli ipuçları vermektedir. Sanırım siz işveren olsaydınız daha önceki işlerinde kısa süreli çalışmalar yapmış bir kişiyi işe almazdınız. İşverenler daha önceki işlerinde istikrarlı olmayan kişileri işe almaktan uzak dururlar. Muhtemelen aynı durum sizin işyerinizde de tekrarlanacaktır.

 Daha önceki işverenlerinizden alacağınız tavsiye mektupları çok önemlidir. Daha önceki yöneticinizin veya patronunuzun sizinle ilgili görüşü nedir? Sizi kötü, vasat, orta, iyi, çok iyi veya çok başarılı kategorilerinden hangisinde değerlendirmektedir? Eski yöneticinizin değerlendirmesi “çok iyi” veya “çok başarılı” değilse yine şansınız yok demektir.

 İşverenlerin öğrenmek istedikleri diğer bir konu da, adayın iş geçmişindeki gelir, sorumluluk ve ilerleme grafiğinin düzenli bir gelişme gösterip göstermediğidir. Adayın bu parametrelerinin çok inişli ve çıkışlı olması istikrarsızlığın diğer bir göstergesidir.

 Yine adayın iş geçmişinde benzer ve birbiriyle ilgili konularda çalışıp, çalışmadığı veya birbirinden farklı işlerde çalışıp, çalışmadığı da işveren için önemli bir ipucudur. İşverenler genellikle tercihleri olan ve belli bir konuda kendisini yetiştirmiş olan adayları seçerler. Her işi yapan ve daldan dala atlayan adayların hemen hemen hiç şansı yok gibidir.

 İşverenlerin öğrenmek istediği diğer bir konu da adayın başlayıp sonuçlandırdığı iş veya projelerin ne olduğudur. Bir işe başlamak ve o işi sonuçlandırmak, sonuna kadar götürmek önemli bir özelliktir. Başladığınız işi yarıda bırakmamak ve bitirmek gibi bir alışkanlığınız varsa şanslısınız demektir. Örneğin liseyi bitirdikten sonra çeşitli sebeplerden üniversiteye gidememiş bir aday, üniversiteye başlamış ve yarıda bırakmış olan bir adaya göre daha şanslıdır. Çünkü üniversite eğitimini yarıda bırakmış olan kişinin geçmişinde başladığı bir işi bitirmeme gibi bir gösterge vardır.

 İşverenlerin dikkat ettiği diğer bir konu da kendi kendinize bakış açınızdır. Kendinizi geleceğinizi kontrol altına alabilecek ve yönetebilecek bir konumda görenlerden mi, yoksa kontrolün kendinde olmadığını, çevrenin ve şartların etkisiyle yönlendiğinizi düşünenlerden misiniz? Özellikle eğitiminizi ve gelişmenizi planlayarak yönetenlerden misiniz? Kontrolün sizin elinizde olmadığını hissedenlerdenseniz iş bulmanız da zor olacaktır.

 İşverenlerin bilmek istediği diğer bir husus da adayın kredi özgeçmişidir. Her ne kadar ülkemizde bu konuyla ilgili bir bilgi merkezi yoksa da, son zamanlarda bazı şirketler adayların kredi kartı ödemeleri ve finansal özgeçmişleri ile ilgili bilgi edinmeye de çalışmaktadır. Kredi kartı veya kredi ödemelerinin düzgün yapılıp, yapılmadığı kişinin sorumluluk alma ve güvenilirliği konusunda ipuçları vermektedir.

Bu maddeler işverenlerin adaylarda aradığı veya en azından araması gereken özellikleri kısaca özetlemektedir. Her şirket yeni bir elemanın eğitimine ve yetişmesine yatırım yapmadan, şirketin geleceğini onun üreteceği ürün ve hizmetlerin kalitesine bırakmadan önce adayın bu özelliklerini kontrol etmektedir.

Evet, şimdi başa dönelim ve kendinizi bu özellikleri kontrol eden bir işveren olarak değerlendirip, kendi kendinizi işe alıp, almayacağınıza karar verin. Şöyle bir an geri çekilip kendi kendinizi objektif olarak değerlendirin. Ne dersiniz ? Siz işveren olsaydınız kendinizi işe alır mıydınız ?

© Mine Duyar, 2003
Editör

Kaynak: www.eKitapMerkezi.com

Ücretsiz bilgi almanız için sizi arayalım!